İÇİMDE BİR ZEYNA YAŞARMIŞ

İlkokul 4’ten beri günlük tutuyordum. Fakat 23 yaşına geldiğimde günlüklerimin başkaları tarafından okunduğunu acı bir tecrübeyle öğrendim. O günden sonra asla günlük tutmadım. Bir şeyler yazdıysam da kağıtlara, yırtıp attım. Sonra Instagram girdi hayatıma orayı birazcık günlük gibi kullandım. Hissettiklerimi, düşündüklerimi yazdım. Hatırlamak istedim kendimi çünkü. Fakat orası da son zamanlarda çok kalabalık ve gürültülü olmaya başladı. Reelslar, beynimden çıkmayan tiktok müzikleri, harika sofralar, muhteşem yuvarlaklıkta kalçalar, kaslı adamlar, derli toplu evler, moda kıyafetler, makyaj videoları falan derken beynimle, ruhumla arama mesafeler girdi. Sanki beynim benim sol çaprazıma doğru, ruhum da sağ çaprazıma doğru gitmeye başladı. Korkuttu bu durum beni. Bu üçlü parçalanmaya son vermek istedim ben de. Beynimi ve ruhumu bedenimde toplamak istedim. O yüzden Instagram’dan çıktım. Ne kadar devam edecek bilmiyorum ama deneyeceğim. Fakat düşündüklerimi, hissettiklerimi, yaşadıklarımı paylaşma ihtiyacım var. Birine anlatmak gibi bir paylaşım değil bu. Yıllar sonra dönüp, okuyup, eski Ceren’i hatırlamak gibi. Aldığım yolu görmek, yolculuğumu izlemek gibi. O yüzden burayı biraz günlük gibi kullanacağım sanırım. Bilmiyorum. O an içimden ne geliyorsa yazacağım işte. Bu yazımda biraz Erasmus sürecimden bahsetmek istiyorum mesela.

Erasmus’a hep gitmek istiyordum. Tek başıma yurt dışına çıkmak, orada bir hayat kurmak, yeni yerler görmek hayallerimden biriydi. Üniversitedeyken bazı sebeplerden dolayı bu hayalim gerçekleşmedi. İsteğim vardı ama öyle bir ruh hali içinde değildim açıkçası. Mezuniyetimden 3 yıl sonra bir firmada çalışırken yüksek lisansa başladım. O arada evlendim, korona patladı derken yine Erasmus programına katılamadım. Ama içimde bir yerlerde hep Erasmus yapacağıma dair bir his vardı. Yüksek lisanstan sanırım bir dönem sonra doktoraya başladım. Ders dönemini bitirdikten sonra Erasmus’la Almanya’ya geldim. Her şeyin bir vakti olduğuna inanırım ben. Benim de vaktim şimdiymiş sanırım. Bu tecrübeyi 34 yaşında yaşamam gerekiyormuş. Bahar döneminin başında, güz döneminde Almanya’ya gelebilmek için internetten programa başvurdum. Başvurudan sonra not ortalamama ve dil sınavı sonuçlarıma göre bir sıralama yapıldı. Ben YÖKDİL’e girmiştim. YÖKDİL puanım olduğu için tekrardan Erasmus dil sınavına girmedim. Sadece İngilizce bir mülakata katıldım. Çok uzun sürmüyor zaten bu mülakat. Kendinizi tanıtıyorsunuz, neden bu programa başvurduğunuzu anlatıyorsunuz. Bir de oradaki hocalar bazı şeyler soruyorlar. Benim mülakatım yaklaşık 25 dakika falan sürmüştü. Sonrası hep evrak işi, birazcık koşturmak gerekiyor o süreçte. Bunlarla ilgili bir sürü bilgi var zaten internette. Ben de gelmeden önce internetten okumuştum.

Bu süreçte en zorlandığım konu banka hesabı oldu. Devlet size Erasmus bursu veriyor ama sizin de ya bir bloke hesap açmanız ya da bir garantör belirtmeniz gerekiyor. Biz bir bloke hesap açtık. 6 ay için istenilen bir meblağ var onu o bloke hesaba yatırdık. Ben Almanya’ya gelince o bloke hesabım aktif olacak ve oradan paramı çekeceğim diye düşünüyordum. Fakat bloke hesap banka gibi değilmiş. Yani gidip paranı direkt çekemiyormuşsun. Almanya’da yeni bir banka hesabı açıp, bloke hesaptaki paranın oraya aktarılması gerekiyormuş. Ben bunu öğrenince hemen Almanya’daki bir bankaya gidip hesap açtırmaya çalıştım. Fakat şehir kaydı (anmeldung) olmadan hiçbir banka hesap açmıyormuş. Şehir kaydı için randevu talebinde bulundum fakat randevuyu yaklaşık 2 ay sonraya veriyorlarmış. Aradan bir süre geçtikten sonra şehir kaydı bilgisi istemeyen online bankalar olduğunu öğrendim. Sonunda Revolut diye bir online bankadan hesap açtım. Tabii bunu öğrenmem 1.5 ayımı aldı. O süreç biraz stresliydi açıkçası.

Buradayken birçok aksilik yaşadım. Kimliğimi ve öğrenci kartımı kaybettim. İkinci günümde daha toplu taşıma biletlerinin işleyişini anlayamadan polis kontrolüne denk geldim. Almanya’ya vardığım ilk gün yurt görevlisini arayıp önceden haber vermediğim için yurda giriş yapamadım. O valizlerle otel aramak zorunda kaldım vs. Ama bu yolculuk bana her şeyin bir şekilde çözülebildiğini gösterdi. Hiçbir problem kalıcı olmadı. Evet canımı çok sıktı, belki o an için beni yıprattı ama öyle böyle geçti. İnsanın düşündüğünden çok daha güçlü bir varlık olduğunu gördüm. Mesela bir akşam yurda dönerken çok kötü düştüm. Dizlerim mosmor oldu, sağ omzum çıkmış gibi ağrıdı. Aynı akşam grip oldum, öksürükten uyuyamadım. Ve sabah kalkıp, otobüsle merkeze inip, tavuk alıp, sağ elimi kullanamadığım için sol elimle soğanı, havucu kesip kendime çorba yaptım. Kendime baktım, yaralarıma krem sürdüm, şifalı yemekler hazırladım. Böyle bir şey İzmir’de başıma gelse büyük ihtimalle kalkıp mutfaktan su bile alamazdım. Çünkü, etrafımdaki insanlar sarıp sarmalardı beni. Güçlü yanımı ortaya çıkarmak zorunda kalmazdım. Umuyorum ki etrafımızda hep bize destek olacak sevdiğimiz insanlar olsun. Her işimiz kolaylıkla hallolsun. Fakat şunu gördüm ki insan tek kaldığında bambaşka vahşi bir güdüsü ortaya çıkıyormuş. Yaşama güdüsü. Birden kuvvetleniyormuş insan. Normalde taşıyamayacağı ağırlıktaki şeyleri taşıyıp o yüklerle bir de merdiven inip çıkıyormuş. Canı acısa bile yürüyormuş. Halsizlikten ölecek gibi hissetse bile çorbasını yapabiliyormuş. Değişik bir gücü varmış insanın içinde. Ben de içimdeki gücü gördüm bu Erasmus sürecinde. Şimdi bir şiir yazmak geldi içimden =) Buyurun. 

İçimdeki Savaş Tanrıçasına – Zeyna’ma

Meğer içim koca bir ormanmış

Orada Zeyna yaşarmış

Etrafım kalabalıkken 

Ağacın altında miskince yatar

Yalnız kaldığımda 

Hızlıca ayağa kalkarmış

 

İçimden dışıma bakar

Bavul taşımam gerektiğini anlar

Tüm gücünü kollarıma bacaklarıma atarmış

On kiloluk domatesi taşıyamayan kollarım

O zaman koca bavulu sırtlarmış

 

Meğer içimde bir Zeyna varmış

Derinlerden gözümün içine bakar

Hastalandığımı anlarmış

Bacaklarım tutmasa bile

O beni sırtlar

Şifalı sebzeler ararmış

 

Yalnızlığımda beni sarıp sarmalar

Kendi gücünü bana yollarmış

Narin görünen bu bedenimin altında

Aslında Zeyna’mın kaslı vücudu yatarmış

 Kimi zaman uçabilen bir Balık

 

Görsel:https://tr.pinterest.com/pin/914862418706716/

 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

SEVGİLİ İK, İLK DEFA KENDİMİ 10 YIL SONRA BİR YERLERDE GÖREBİLİYORUM

Yurttan Steele’ye Giderken Toprağından Geçmeme İzin Veren Orman’a